26 Mart 2014 Çarşamba

ORADAN, BURADAN ORTAYA KARIŞIK


Başlıktan da anlayacağınız gibi benin ruh halim de karışık bu günlerde. Ne bir şeyler yapasım ne de paylaşasım var. Yurdumun genel durumu, yaşanan olumsuzluklar, zaman zaman umutsuzluklar belki de beni bu ruh haline itenler. Bütün bunların yanında baharın gelişi, doğanın uyanışı, güzel çiçeklerin topraktan gün yüzüne çıkışı, tüm olumsuzluklara rağmen doğru yolundan şaşmayanlar, ilkelerini savunmaya sonuna kadar devam edenlerin varlığını görünce de içim yine umutla doluyor. İşte böyleyim bu günlerde :))

Bahar gelir de ben çiçek almaz mıyım? Alırım ve de anneciğim diker güzelce. Lale ve sümbüllerim pencerede yerini aldılar. Sümbüller açtı laleleri bekliyoruz :)

Bunlar da işyerimin bahçesinde açan çiçekler




Ruh haliniz böyle karışık olduğu zamanlarda en iyi ilaç elişleriyle uğraşmak bence. Ben de öyle yaptım. Atölye beyaz günleri son sürat devam ediyor. Cumartesi sabahları en özel saatlerim bu aralar. Neler mi yapıyorum???? Haydi bakalım neler yapmışım. Az laf çok fotoğraf :)) (Resim demiyelim nolur dersem de uyarın beni. Fotoğrafçı bir arkadaşım bu detaya çok önem verir :)


Bu, sevgili komşum Semre'nin mutfağı için yaptığım merdane mutfak askısı. Beyaza boyayıp üzerine mutfak temalı resimleri hamur kabartma yaptım. Yılbaşından kalan kırmızı kurdele ile de süsledim, güzel oldu değil mi?

 
Bu kursa başladığımdan beri ilk defa kendim için bir kutu boyadım. Banyoda makyaj malzemelerimi muhafaza etmek için kullanacağım bu kutuyu. Kutuyu kum rengine boyayıp doku çalışması yaptık. Sonra da üzerine rölyef hamuruyla desen çalıştık. Sade ama şık oldu bence :))
 


 
Son olarak da kızkardeşim, canım Gülinciğimin doğum günü için yaptığım kutuyu göstermek istiyorum size. Kutuyu önce kahverengine boyadım sonra eskitmek istediğimiz yerlere mum sürdük (bildiğiniz bakkal mumu) sonra da mum sürdüğümüz yerleri kum rengine boyayıp kuruyunca zımparayla hafifçe kazıdık. Yağlı boyayla da eskitip vernikledim. Ayy bu da güzel oldu walla :))




Bu arada sadece boyama yapmıyorum, arada devam eden işlerim de var. İşte size 2 fotoğraf. Ne olduğunu ( ya da olacağını) yazmayacağım. Bir dahaki yazımda bitmiş halini paylaşmayı umuyorum :) Bu da çok sevdiğim bir arkadaşım için yapılıyor.




Bu günlük benden bu kadar. Herkes için ama en çok da güzel yurdum için aydınlık günler diliyorum. Üzerinde savaş gölgesi olmayan....

Son Söz : Lütfen oyunuzu kullanın :))

Sevgiler benden size kucak kucak....

 

6 Mart 2014 Perşembe

KARA HASRET KIŞ SONUNDA KARLA BULUŞMA


Günaydın :)

Yazının başlığından anlaşılacağı üzere bu kez kısacık Uludağ gezimizi paylaşacağım sizlerle. Pek çoğunuzun bildiği gibi benim çalışma hayatımın ilk 20 yılı Orta Doğu Teknik Üniversitesinde geçti. Bu 20 yıl süresince edinilmiş çok güzel arkadaşlıklarım var, hala devam eden. Yıllarca görüşmesek de ilk buluşmada kaldığı yerden devam eden. İşte bu arkadaşlarımdan bir kısmının yeraldığı ve benim de bir yıldır üyesi olduğum ODTÜ Gönüllüleri Derneği bir gezi düzenledi Uludağ'a. Duyar duymaz adımızı yazdırdım. Adımızı dedim farkettiniz değil mi? Yeter, Funda, Sema üçlüsü yani :)) Canım İlkay'ım da gelecekti ama son dakika hastalandı gelemedi. :( Bir de EPDK'dan arkadaşım Birgül yeğeni Ezgiyle katıldı bize.
Konuklarımız

ve değişmez çekirdek ekip :)

 
Cuma akşam üstü ODTÜ Kültür Kongre merkezinde buluştuk. Bende bir heyecan ki sormayın. Yolcular tek tek gelmeye başlayınca mutluluktan havalara uçmaya başladım. Bir ona sarılıyorum, bir buna," aaaaa sen de mi geliyosun, aaaaa o da burda" şeklinde çığlıklar atarak koşturdum durdum oralarda :) Bu gezinin süper geçeceği o anda belli olmuştu zaten. Ekip çok sağlamdı. ODTÜ Personel ve öğrencilerinden oluşan Halk Oyunları Topluluğu da bizlerleydi bu gezide :) Sevgili arkadaşım Sevim de o ekipte. Birazdan fotoğraflarını paylaşacağım hepsinin :)

Vee saat 18.00 de otobüslere yerleştik ve yola koyulduk. Sohbet, muhabbet süper tabii. Önden arkaya laf atmalar, takılmalar, şakalaşmalar derken zaman nasıl geçti anlamadık bile. Aaaaa bir bakmışız İnegöldeyiz. İnegöle gelinir de köfte yemeden geçilir mi??? Saat 23.00 olmuş kimin umurunda. Meşhur Orhan İnegöl Köftecisi geleceğimizden haberdar piyazları ayranları hazır etmiş bile masalarda. Haydi buyurun köfteye piyaza :))



Köftemiz nefisti





"Gecenin bu saatinde yenir mi? Ben sadece tadına bakarım, aaa ben 1 porsiyon yiyemem, bölüşürüz" diyenler bile tabaklarını sildi süpürdü. Üzerine çaylar da içildi ve tekrar yola düşüldü. Dağa tırmanıyoruz ama hepimiz pek  bi mutsuzuz çünkü hala kar yok, hatta arada seçebildiğimiz kadar badem ağaçları bembeyaz çiçek açmış. Tüh dedik yukarda da kar yok heralde. Yollar da tertemiz bizim iyice umudumuz azaldı. Zirveye yaklaştıkça tek tük ağaçlarda, kuytularda beyazlıklar görünmeye başladı. Saat 1.00 gibi tesise ulaştık. Sağolsunlar bizim için çorba hazırlamışlar. Bir kısım arkadaşlar çorbanın da tadına baktı ve herkes odalarına dağıldı.

Sabah erken uyandım, perdeyi açtım ki o da ne????????????? Kar. Gece kar yağmış, hala da yağıyor. İnce ince ama olsun yağıyor ya. Sonra baktım pistler de bembeyaz, kar var kar. Her taraf bembeyaz. Hemen camı açıp bu fotoğrafları çektim, giyindim, kahvaltıya indim. Kızlar da 1 saat sonra ancak ayılıp geldiler. Herkes kendince programlar yaptı, kaymaya gidenler, yürüyüşe çıkanlar, sıcak tesisten dışarıyı seyredenler falan :))




Biz 3 kafadar giyindik kuşandık çıktık yola. Bakın nasıl kar yağıyordu o anda. Başladık yürümeye pistlere doğru. Günlerden cumartesi olunca dağ çok kalabalıktı. Günübirlik gelenler de vardı her taraf cıvıl cıvıldı. Kar da lapa lapa yağmaya devam ediyordu. Haydi dedik teleferikle zirveye çıkalım. Atladık sandalyelere başladık çıkmaya. Ama donduk. 2 fotoğrafı zor çektim. Bu görüntüde sis var sanmayın objektifin buğusu o. Silmeden çekmişim :) (Acemilik başa bela) Hem ıslandık hem üşüdük yukarı çıkana kadar. Kendimizi cafeye şöminenin başına attık. Biraz ısınalım, kuruyalım diye. Oraya kadar gidip sıcak şarap içmeden gelinir mi??? Gelinmeeez. Kimimiz şarap kimimiz sahlep içtik. Dinlenip ısındıktan sonra haydi bakalım dönüş yoluna. Tesise ulaştığımız da hepimiz sırılsıklam ama çok keyifliydik. Kara bu kadar hasret kalmışken saatlerce karda yürümek, üşümek, ıslanmak kimsenin umurunda olmadı.

 



Islaklar çıkarıldı, kaloriferlere asıldı, kurular giyildi ve yemeğe inildi :) Yemekten sonra da hep birlikte kahve keyfi, biraz da örgü derken bir rehavet çöktü üzerimize.




Akşam program var, halk oyunları ekibi de burada enerji toplamak lazım değil mi ama. Haydi biraz yatalım dinlenelim dedik. Odamıza çıktık. Akşama dimdinç, enerjimiz dopdolu hazırdık. Aşçımızın süper yemeklerinden sonra müzik başladı. Ve sabaha karşı 2.00'ye kadar durmadan devam etti. Danslar, halaylar, zeybekler, misketler, çifte telliler, roman havaları, ne ararsanız vardı yani. İzmir'den gelen bir ekip de de klarnet çalan genç bir arkadaş vardı. Müzisyenimize o da eşlik etti zaman zaman, süperdi. Çok net olmasa da geceden kareler aşağıda :)




 
 
Sabaha karşı yatmış olsam da sabah erkenden uyandım, pencereden gördüğüm manzara muhteşemdi. Hemen fotoğrafladım. Tabii profesyonel bir makinam olmadığı için o güzelliği aynen resmedemedim. Gece yağmur yağmış karların bir kısmı erimiş, bulutların arasından pespembe bir gökyüzü.... bilmem anlatabildim mi?? :)
 



İşte bu güzel manzarayla Uludağ'a hoşcakal dedik. Bütün arkadaşlarımla birlikte olmak çok ama çok keyifliydi. Gelecek yıl tekrar buluşmak üzere sözleşerek gezimizi tamamladık :)

Son olarak size ancak bitirebildiğim simitçi sehpamın son halini göstererek veda etmek istiyorum. Hepinize kucak dolusu sevgiler benden :)))